Yalnız mısın?

Kendine ulaşamamış her insan yalnızdır. Ve yalnızlığından nefret eder. Bekler biri gelip kurtarsın onu bu yalnızlıktan diye.

Kendine bile tahammül edemezken, birisinin onu sevmesini ve kendi yalnızlığından çıkarmasını bekler.
Çünkü bilemez kendiyle ne yapacağını. Kendi derinine, içine inmemiştir bir gün bile.
Mesela, aynaya gerçek manada bakmamıştır. Yüzünün, gözlerinin ona ne dediğiyle ilgilenmemiştir. Dışındaki “bugünü de kurtardık” mantığı, içindeki “doğruyu biliyorum” u bastırmayı başarmıştır her daim. İyi taraflarını el üstünde taşıyıp, eksik, yanlış olan neyi varsa itelemiştir kendinden öteye.
Mesela, kendi fikirleri yokmuş gibi arkadaşının siyasi görüşlerine destekçi olmuştur. Sevgilisi nereye isterse oraya gitmeyi istemiştir. Taksi şoförü kim bilir neler anlatırken ona, duymadığı halde belli aralıklarla “evet… tabi… bence de…” demiştir. Markette kasa kuyruğundayken öne geçen birisini, sıraya girmesini söylemek yerine görmezlikten gelmiştir.
Neredeyse herkes ile uyum sağlamıştır, kendine uyum sağlamak dışında. Bu yüzden siliktir, neredeyse hiç yok gibi. Keşfetmediği bir “ben”liği, ödünç aldığı bilgiler, duygular, şekillerle süslemiştir.
İçindeki bu tanımadığı kişiden olanca hızla kaçmıştır. “kendimle barışığım” tavırlarında yaşarken, aslında kendine yabancıdır. En önce kendine yalancıdır.
Dışardan bakıldığında aslında neredeyse kendinden bir hayal kahramanı yaratmıştır. Herkesi onaylayan, herkesle uyum ve iyilik içinde, insanları seven, anlayan, affedici, keyifli… Peki ya kendi???
İnsan kendinden kaçtıkça kalabalıklara ihtiyaç duyar. O sesler, o insanlar içindeki haykıran “ben”i bastırsın ister. Acemidir çünkü kendine yakınlaşmakta. Bu yüzden başkasına da adım atamaz aslında gerçek anlamda.
Kendini büyütemeyenin işidir dev aynası kullanmak. Henüz kendini kabul etmemiş, kendini bilmemiş bir insanın daha cafcaflı, daha ilgi çekici görünmek isteyişidir. Bir nevi göz aldatmacasıdır yaşadıkları da yaşattıkları da.
Güzel bakmayı, güzel yazmayı, güzel görünmeyi, güzeli görmeyi bilir de güzel yaşamayı öğrenememiştir. Doğrular hiç tereddütsüz dökülür dilinden.
Dil bilir, göz görür, ama hayatı aksiyonu sevmez bir türlü.
Yalnızdır. Çünkü bilmez “tek başına” lığın keyfini.
Yalnızdır. Çünkü güne gözlerini açtığı bir gün bile “günaydın” dememiştir, (yabancı olsa bile) içindeki kendine.
Kendine ulaşamamış her insan yalnızdır. Ve yalnızlığından nefret eder.
Yalnız mısın? Birisine ihtiyaç mı duyuyorsun? O zaman bugün bir adım at kendine… Büyülü yolculuğun keyfi kendini keşfetmekle başlar…
Kendine yaklaştıkça, yalnızlığından arınırsın. Kendini tanıdıkça, başkalarını da anlarsın. Kendini bildikçe çoğalırsın. Kendini sevdikçe sevgiyi dilenmeyip zaten o sen olursun. Kendine baktıkça kalabalıklaşır ve var olursun.
Bugün kendine bir şans ver. İçinde çok uzun zamandır seninle buluşmayı bekleyen biri var.
Bugün unut dünyayı ve dön bak kendine

ESAS AKIL

 Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: - Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz? Doktor:


-Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz nr yapardınız?Adam:

Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

Ders: Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl...

İŞTE AKIL, İŞTE SANAT...




Düşlerimizde oynayalım çocuk

Yeni düşlerine düştüm sarı saçlı, mavi gözlü çocuğun. Bir sokak arasında ellerinde bilyelerle gülümsüyordu bana. Gözlerine düşen umudu yakalamaya koşuyordum, umudu güneş, umudu ışık .Bir ışık selinin sarmaladığı bir günün sabahına mavi gözlerle bakıyordum. Yırtık elbiseleri, yırtık ayakkabılarına aldırmadan gülümsüyordu sadece. Güne ,güneşe gülümsüyordu. Günü yaratan çocuk, ruhunda mutlulukların resmi vardı sadece. Sarı saçları bin kır çiçeği, mavi gözleri bir büyük gökyüzü.

Hadi düşlerinde oynayalım çocuk…
Biz ki barut kokulu bir dünya da ölsün istemedik çocuklar. Açlıkla sınansın istemedik küçük bedenleri .Bu dünya soğuk,kimsesiz.Biz ki kır çiçekleri toplarız barutlar ortasında,biz ki geleceğe mektuplar yollarız.. Hadi düşlerinde oynayalım çocuk. Bir elimizde bilyelerimiz, bir elimizde uçurtmalarımızla. Hadi düşlerinde oynayalım çocuk. Yüzünde belirsin gamzelerin. Sarıp dizelerimize uzatalım elimizi gökyüzüne. Korkularla büyütmeyelim geleceği, sevilerimiz olsun, sevilerimizde dokunuşlarımız.Uzat elini günahlarını sil dünyanın. Soyun yeryüzü cennetine, sen varken kararmaz gökyüzü. Hadi düşlerinde oynayalım çocuk…
Gitme uzaklara çocuk…
Sen uzaklaştıkça kararır gökyüzü.
Sarı saçlı,mavi gözlü çocuk uzat ellerini ….
Rüzgar ol çocuk, ateş ol,köpük ol denizde. Düş düşlerinin peşine esmer ol ,kara tenli ol,çekik gözlü ol. Sarmala dünyanın renklerini. Ellerinde elleri olsun. Dağıt bilyeleri, ver iplerini uçurtmaların. At tohumlarını toprağa yeşersin boy alsın orman olsun kardeşcesine.